Türkiye’de 2000’li yıların ardından Yükseköğretimde devrim niteliğinde çalışmalar yapılmıştır. Bir ülkede yükseköğretim alanında devrim niteliğinde çalışmalara imza atılmış olması, o ülkenin gelecek perspektifinde üniversitelerin üstleneceği role yüklenen büyük anlam ile doğrudan alakalıdır. Çünkü vakıa şunu gösteriyor ki bilimin aydınlık yüzü ile tanışan milletler gelişmiş toplumlar kategorisinde yer almaya devam edecek, bilime sırtını dönmüş toplumlar ise tarihte sadece bir figüran olarak kalacaktır.
Bilim yuvaları, kadim zamanlardan bugüne medeniyetlerin kurucu unsuru, devletlerin gelişip kalkınmasında muharrik güç olagelmiştir. Modern dönemin bu anlamda en önemli temsil makamı hiç kuşkusuz üniversitelerdir. Üniversiteler ürettikleri bilgi, geliştirdikleri teknoloji ve yetiştirdikleri insan kaynakları aracılığı ile hizmetkârı oldukları toplum ve insanlık için vazgeçilmez derecede önemli kurumlar olagelmiştir.
Ülkemizde üniversitelere verilen değerle paralel biçimde her ile bir üniversite açılması, hatta bazen bir ile birden fazla üniversite açılması, bu eğitim yuvalarının gelişigüzel yapılanmasının önüne geçilmesi için bazı tedbirlerin alınmasını da zorunlu kılmıştır. Filhakika son dönemde Yeni YÖK sloganı ile öne çıkan Yükseköğretim Kurumu Başkanlığı, bu tedbirler meyanında pek çok adım atmıştır. Ancak bu adımlar içerisinde en önemli kararlardan biri, kanaatimce bağımsız bir Kalite Kurulunun oluşturulmasıdır.
Kalite Kurulu, YÖK’ten bağımsız yapısı ile üniversiteleri ‘değerlendirmekte’ ve bu değerlendirmede bulunurken temel kriter olarak üniversitelerin kendi özgün hedeflerini dikkate almaktadır. Bu hedefleri tutturma yolunda akademik ve idari anlamda ne gibi çalışmalar yapıldığı, öğrenci merkezli üniversite konseptine uygun olarak eğitim kalitesinin hangi düzeylerde olduğu yönünde önemli tespitler yapan Kurul, bu tespitler muvacehesinde üniversitelere çeşitli tavsiyelerde bulunmaktadır.
Yeni üniversitelerin kurulmadığı, üniversitelerin yeni yeni kurulduğu tarihi günlere şahit olduğumuz 2000’li yılların ortalarında, 27 Mayıs 2007’de kurulan Muş Alparslan Üniversitesi, yüklendiği tarihî misyonun farkında olarak öncelikle ilinin, daha sonra bölgenin ve ülkenin beklentilerine cevap verme hedefinden vazgeçmeyen bir bilim yuvasıdır. Yükseköğretimde kaliteyi önemseyen çalışmaların son yıllarda sözlü ifadelerden somut adımlara dönüştürülmesi ve bu çerçevede üniversitelerde hem aktüel sorunları gündeme alan hem de gelecek perspektifi bulunan çalışmalara imza atılması, idealizmi olan, ancak realist olmayı da bir kenara bırakmayan yapılanmaların başarılı olma şansını yükseltmiştir.
2007 yılında sadece birkaç birimden oluşan genç bilim yuvamız, bugün 10 fakülte, 2 enstitü, 6 meslek yüksekokulu ve 16 araştırma merkezi ile bölgede adından söz ettiren bir yükseköğretim kurumudur. 13000 öğrencisi, 314’ü öğretim üyesi olmak üzere toplam 691 akademik personeli ile 220.000 metrekare kapalı alanda eğitim veren ve akranları arasında ciddi bir konuma sahip bulunan üniversitemiz, kalite izleme süreçlerinden başarıyla çıkacak kabiliyettedir.
Bir önceki dönemde yapılan kalite çalışmalarının gözden geçirileceği ve bu süreçte nelerin başarılıp nelerin tam anlamıyla yerine getirilemediğinin müzakere edileceği kalite çalışmalarının üniversitemize ve ilimize hayırlar getirmesi temennisi ile saygılarımı sunuyorum.